Kardeş Kıskançlığı

14.12.2021

Kıskançlık, kızgınlık sonucu oluşan, insanlara yönelik bir içerleme tutumu olarak tanımlanabilir. Beklenen ilgi, sevgi ve şefkat eksikliğine verilen bir yanıttır. Kıskançlığı oluşturan ortam çoğu kez toplumsal içerikli olup, özellikle çocuğun sevdiği kişileri kapsar.

Kıskançlık doğal bir duygudur, sevilen birinin başkası ile paylaşılmasına katlanamamaktır. Bazı araştırmalara göre kıskançlığın içgüdüsel, yani doğuştan getirdiğimiz genlerimize şifrelenmiş olduğu ileri sürülmektedir. Yaşamın her döneminde görülebilen bu duygu çocuklukta biraz daha yoğun yaşanabilir. Bu duyguyla ilk tanışma, bazı gelişim kuramcılarına göre 2 yaş civarında babanın çocuk tarafından tanınmasıyla, anneyi paylaşamama üzerine başlar.  Bu gelişim evresinin üzerine aileye yeni katılan bir kardeşin dünyaya gelmesiyle ilk çocukta bir takım duygu ve davranış bozuklukları gözlemlenebilir.

Kıskançlık duygusundan kaynaklı davranış sorunlarının önüne geçmek için neler yapabiliriz;

Anne daha ikinci bebeğe hamile iken, birinci çocukta olası   kıskançlık kaynaklı davranış değişikliklerini önlemenin temellerini atabilirsiniz. Çocuğunuza anlayabileceği bir dilde yeni durumu anlatabilirsiniz. Aileye yeni bir üyenin geleceği, ev ortamının her zamankinden daha heyecanlı ve karışık olabileceği, örneğin eve sık sık misafirlerin gelip gideceği, annenin biraz yorgun olabileceği, yeni doğan bir bebeğinin yaşamsal ihtiyaçlarını tek başına karşılayamayacağı için bunların anne tarafından karşılanacağı, bu sebeple annenin bebekle biraz fazla vakit geçirmek zorunda kalacağı ama aynı şeylerin o doğduğunda da yaşandığı ve her şeyin zamanla tekrar düzene gireceği anlatılabilir. Öte yandan hamilelik döneminde ve tabii ki sonrasında da baba veya başka bir aile üyesi ( anneanne, babaanne, dede vb.) büyük çocuğun bakımıyla ilgili temel ihtiyaçlarda(yemek, banyo yaptırma, uyutma gibi) destek olmaya başlayabilir.  Böylece anne hastanedeyken ya da bebekle meşgulken çocuk kendini ihmal edilmiş hissetmez ve yaşantısının tümden değiştiği fikrine kapılmaz.

Çocuktaki temel endişenin ‘eskisi kadar sevilmeme, ilgilenilmeme’ olduğu göz önünde bulundurularak ebeveynler çocuğa “Kardeşin doğdu; ama senin dünyanda değişen bir şey yok. Sana olan sevgimizde bir azalma yok.” mesajını sadece sözcüklerle değil davranışlarla da çocuğa iletmelidirler. Bu da çocuğa onunla özel olarak paylaşılacak zaman ayırmaya devam ederek, onunla konuşarak, onunla ortak faaliyetlere girerek ve ona sorumluluklar vererek olur. Kıskanan çocukla mümkün olduğunca nitelikli zaman geçirilmeye çalışılmalı, daha önce yapmaktan hoşlandığı alışkanlıklarını gerçekleştirmesine olanak verilmelidir.  Öte yandan yeni doğan çocuğu kıskanmasına engel olmak için normalin üzerinde ilgi ve hoşgörü göstermek durumu olumsuz hale getirebilir. Örneğin, kendi yatağında uyuması gereken çocuğu ebeveyn yatağına almak, biberon/ emzik kullanımını bırakmış olan çocuğa çocuğun istemesi üzerine biberon ve emzik kullanımına geri dönmek, altını bezlemeye geri dönmek gibi davranışlardan uzak durulmalıdır.

Doğum sonrası dönemde yeni doğan bebeği görmeye gelen pek çok insan olacaktır, her şeyin küçüğünün sevimli göründüğünün hepimiz farkındayız fakat ziyaretçilerinizi bu konuda muhakkak uyarmalı, eve geldiklerinde önce ilk çocukla ilgilenmelerini rica etmelisiniz(tabii ki normal düzeyde). Aile büyükleri veya misafirler tarafından bebekle ilgili yapılan ‘gözleri dedesi gibi,  gülüşü annesi gibi’ yorumlar diğer kardeşin kıskançlık duygularını körükleyebilir.  Yine doğum sonrası dönemde çocuğun da fikri alınarak kardeşiyle ilgili bir takım sorumluluklar verilebilir( pudrasını, bezini, emziğini getirmek gibi).  Bu tip sorumluluklar kardeşi benimsemesini kolaylaştıracaktır  fakat gereğinden fazla sen abisin, sen ablasın gibi söylemler de çocukların omuzlarına fazla yük bindirebilir ve erken olgunlaşmayı oluşturabilir. Nihayetinde kendisinin de hala çocuk olduğu unutulmamalıdır.

Literatür ve pratik tecrübelerimize dayanarak söyleyebiliriz ki; kardeşler arası kıskançlığı alevlendiren nedenlerden biri de ebeveynlerin kardeşlere eşit davranma çabasıdır.  Hâlbuki biliriz ki hiçbir çocuk bir diğeriyle eşit değildir.  Örneğin, yaşları birbirine yakın iki çocuğunuz var ve siz iki kardeşle birlikte özel, planlanmış bir aktivite yapmak için doğa yürüyüşü planladınız varsayalım. Çocuklarınızdan birisi doğa yürüyüşü planından memnun olurken diğeri için bu plan keyifsiz gelebilir. Siz aslında şehirden uzak, temiz havada birlikte paylaşılan anılar yaratmak istemiş olsanız da bu plandan keyif almayacak olan çocuğunuz için bu durum ‘Ama hep kardeşimin sevdiği/ istediği oluyor!’ serzenişlerini yaratabilir ve aralarındaki kıskançlık duygusunu pekiştirebilir.

Her zaman bilinmelidir ki çocuk, anne ve baba üçgeninde süren ilişki muhakkak adalet ve güven duyguları içerisinde olmalıdır.  Asla unutmayın siz bu süreci karmaşıklaştırmazsanız birkaç basit taktikle süreci yönetmekte zorlanmayacaksınızdır..

 

ide okulları Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü

Diğer yazılar

LGS Hazırlıkta Son Ayları Yönetmek

12.04.2023

LGS Hazırlıkta Son Ayları Yönetmek

Ülkemizde adı ve şekli değişse de uzun yıllardır değişmeyen tek olgu, öğrencilerin liseye geçerken test usulü bir sınava girmesidir.

Odaklanabilen, dikkatli ve çok boyutlu düşünebilen çocuklar

21.09.2018

Odaklanabilen, dikkatli ve çok boyutlu düşünebilen çocuklar

Çocuklarımız odaklansın, öğrendiklerini her yerde kullanabilsin, dersi dikkatlice dinlesin istiyoruz. Peki, çocuklarımıza verdiğimiz bilişsel eğitim bu özellikleri kazandırıyor mu?

logo
Neden İde?


ide olarak hangi yaşta olursa olsun herkesin bir fikri, fikirleri olduğuna inanıyoruz. Okullarımızda herkesin fikirlerinin yargılanmadan, özgürce ifade edildiği, tartışıldığı bir eğitim ve sosyal ortam oluşturmaya odaklanıyoruz.

ide’nin eğitim yaklaşımına ve güvenli ortamına değer katan en büyük unsurların başında eğitim kadromuz geliyor. Her biri uzun yıllardır eğitim dünyasının içerisinde yer alan, benzersiz tecrübeye sahip eğitim ve idareci kadromuz öğrencilerimizi yarınlara hazırlıyor. ide’de eğitim kadromuz dünyadaki en güncel gelişmeleri takip edip uygulayarak öğrencilerimizin sadece Türkiye’de değil, dünyada da yetkin bireyler olarak yetiştirilmesi için kendilerini sürekli geliştiriyor.

Okul-öğrenci-aile uyumuna büyük önem veren bir kurum olarak sadece öğrencilerimizle değil, velilerimizle de açık, net bir iletişim kurmayı ve aynı dili kullanmayı önemsiyor ve bunu gerçekleştirmek için gerekli platformları ve yaklaşımları hayata geçiriyoruz.